BELGRAD |
Gerçekten
de çok son dakika oldu. Aleksandropolis mi, Selanik mi derken bir baktık ki
Belgrad’ı araştırıyoruz.
Eşimin
3 günlük boşu olunca değerlendirelim dedik ve Çarşamba akşamı Cuma sabahı
Belgrad’a gitmek üzere bilet aldık, otelimizi ayarladık. Perşembe günü de
nereleri gezilir, ne yenir ne içilir onlara baktık, oldu bitti. Belgrad için
hazırız.
Geçen
haftaki günü birlik çocuklu Barcelona kaçamağından sonra Belgrad’ı 1 gece
çocuksuz yapmaya karar verdik. THY’de Belgrad’a sabah-akşam olmak üzere
karşılıklı günde iki sefer bulunuyor. Biz Cuma sabah 7:40 uçağı ile gidip,
Cumartesi akşam 20:20 uçağı ile döndük, gayet yetti.
Belgrad
Nikola Tesla Havalimanı oldukça küçük..Havalimanı’ndan çıkar çıkmaz sol tarafta
bulunan A1 otobüsleri ile direkt şehre iniliyor. Kişi başı 300 Sırp
Dinarı(RSD). (1 TL yaklaşık 28 RSD, yani otobüs bileti 1 kişi 300 RSD/28= 10,70
TL) Taksiler de var, onlar da yaklaşık 1.200-1.500 RSD tutuyor, 4 kişiyseniz
daha mantıklı olabilir.
A1
otobüslerin belirli üç durağı var oralarda duruyor. Siz otelinize yakın durağa
göre inip yürüyebilirsiniz ki zaten Belgrad şehir merkezi oldukça küçük ve
hemen her yer yürüme mesafesinde bulunuyor.
Saat
11:00’e doğru otele vardık ancak odamız boş olmadığı için yerleşemedik.
Resepsiyondaki görevli odamız hazır olduğunda telefonla bilgi vereceklerini
söyleyince biz de valizimizi teslim edip şehir turuna başladık.
Bu
arada otelimizden çok memnun kaldık; Eden Luxury Suites Terazije. Terazije
Square’de bulunan meşhur Hotel Moskva Belgrad’ın hemen çaprazında bulunan
otelimizin konumu harika ancak girişi pasaj girişi şeklinde olduğu için biz
hemen bulamadık. Haritada bir baktık ki geçmişiz ama görmemişiz, tekrar dönüp
dikkat edince tabelasını fark ettik. Küçük ama gayet modern ve çok daha
önemlisi çok temiz.
HAMBURGERCİ |
Otelin
hemen sağ tarafında bulunan, en bilinen ve hareketli cadde Knez Mihailova
bizdeki İstiklal Caddesi kıvamında. İş günü, sabah saatleri ve bir de havanın
hafif yağmurlu olmasından sebep cadde bayağı bir sakindi.
Knez
Mihailova Caddesi’nde bulunan Rajiceva Shopping Center’ın yan kapısının hemen
karşısında bulunan Submarine’de yediğimiz homemade hamburger, uzun zamandır
yediğimiz en iyi hamburgerdi diyebilirim ya da biz çok acıkmıştık, bize çok
lezzetli geldi. Hele ortaya sipariş ettiğimiz beyaz trüf mantar soslu patates
kızarması efsaneydi. Bu arada hamburger ekmeğinin beyaz ve tam buğday seçenekli
olması da ayrıca güzeldi.
Sonra
yürüye yürüye diyeceğim ama aslında oldukça yakında, caddenin sonunda bulunan
Belgrad Kalesi (Kalemegdan)’ne gittik. Kale’nin girişi ücretsiz. Kale’nin
bahçesinde Osmanlı döneminden kalan
III.Ahmet döneminde sadrazamlık yapmış olan Mora Fatihi Damat Ali Paşa’nın
türbesi ve Sokullu Mehmet Paşa’nın çeşmesi bulunuyor. Kale’nin alt tarafında da
Şeyh Mustafa’nın türbesi bulunuyor. Kale’nin ön tarafındaki tepeden Sava ve
Tuna Nehri’nin kesiştiği noktaya şahitlik edebilirsiniz. Yine Kale’nin ön
tarafında yer alan Zafer Anıtı(Pobedlik) de Osmanlı’dan izler taşıyor. Şöyle ki; anıt Sırpların I.Balkan Savaşı’nda
Osmanlı İmparatorluğu’na karşı kazandıkları zaferin anısına dikilmiş. Hava
güzel olsaydı Kalemegdan içerisinde Sava Nehri manzarasına karşı konumlanmış
Cafe’de çok keyifli vakit geçirilebilirdi ancak bize kısmet olmadı.
Kale’den
çıkıp Knez Mihailova Caddesi’nden sol aşağıya Kralja Petra Sokağı’ndan inerken hemen
sol tarafta yer alan ve Belgrad’da bugün hala ibadete açık olan tek cami olan “Bayraklı
Camii(Bajraklı Mosque)” de görmüş olduk. Kanuni Sultan Süleyman zamanında
yapılan camiye bayraklı denilmesinin nedeni üzerinde İslamiyet’i simgeleyen
bayraktan geliyormuş.
Aşağı
doğru devam ederek Strahinjca Bana Bölgesi’nde yer alan yerel bir kafede mola
verdik. Pastis Bistro Cafe turistlerden çok Sırp gençlerinin takıldığı bir kafe
olması nedeniyle ayrıca hoşumuza gitti. Masada oturan 3-4 kişilik gruba
sonradan gelenlerin de eklenmesiyle kalabalıklaşan masaların yanı sıra kitabını
alıp tek başına kahvesini içen masalarla son derece keyifli ve hareketli bir
mekândı. Tek kötü yanı içeride sigara içiliyor olması. Bu arada yalnız burada
değil, Belgrad’da her yer sigara içmek serbest, o nedenle bizim gibi sigara
kullanmıyorsanız kapalı alanlarda ara ara rahatsız olabilirsiniz, hazırlıklı
olun.
Sonraki
durağımız Bohem Mahallesi diye geçen Skadarlija (Skadarska). Arnavut
kaldırımını andıran taşlarla döşenmiş ve trafiğe kapalı bu sokakta sağlı sollu
barlar ve restoranlar bulunuyor. Bizim de tavsiyelerle gittiğimiz ve akşam
yemeğini yediğimiz, Balkan yemekleri yapan meşhur Dva Jelena’da bu sokakta
bulunuyor. Hazır gitmişken rezervasyonumuzu da teyit ettik, zira rezervasyonsuz
gitmemenizi öneririm, yer bulunmayabiliyor.
Soluğu
otelde aldık, odamıza yerleştik ve akşam çıkacağımızı da düşünerek iki saat
dinlendik. Saat 19:30 gibi otelimizden çıkıp Dva Jelena (The Two Deer
Restaurant)’a gittik. Balkan müzikleri eşliğinde çok keyifli bir yemek yedik.
Menüden ben “Teleca Rebra”, eşim de “Juneci Medaljoni” seçtik, ortaya da
başlangıçlardan bir peynir söyledik ama yemeklerimizi bitiremedik. Porsiyonlar
oldukça büyük, fiyatlar uygun. Arka masamızda doğum günü kutlayan bir Türk çift
bize pastalarından, biz de onlara 1 porsiyon ama 4 büyük büyük parçadan oluşan
tatlımızdan (oraya özgü cevizli-üzümlü fırında pişen krem - adını almamışım)
ikram ettik, Türk usulüJ İyi ki ayrı ayrı iki tatlı söylemedik,
porsiyonlar gerçekten normalden büyük.
Yemek
sonrası meşhur Belgrad gece hayatını görmek üzere Savamala Bölgesi’nde bulunan Hype’e
gittik. Martinez, Hype ve Remix üç gece kulübü yan yana, Martinez ile Hype’a
aynı kapıdan giriliyor… Belki okuduklarımızdan dolayı biz büyük bir beklentiye
girdik ama birçok blogda yazılanın aksine biz çok etkilenmedik. Erkek nüfusu
oldukça fazla, mekân dekorasyonu bizimkilere benziyor, müzikler ve kızlar güzel
ama “gece hayatında bir numara” gibi bir durum yok. Dışarı çıktığımızda oksijen
iyi geldi çünkü belli bir saatten sonra sigaradan dolayı içerisi gerçekten çok
bunaltıcı oldu. Muhtemelen yazın açık havada bu kulüpler çok daha keyifli olur.
Sabah
11:00’de check-out yaptık ve valizimizi otele bırakıp Belgrad’ı dolaşmaya devam
ettik. Bugün sakin sakin kafamıza göre gezeceğiz, çok fazla bir yer kalmadı
zaten. Floresan lambayı, neon ışıklarını, hızölçeri, radarın temellerini,
elektron mikroskobunu ve mikrodalga fırını icat eden Nikola Tesla'nın müzesini ve
Slavia Meydanı’nda Balkanların en büyük Ortadoks Kilisesi olan Aziz Sava Katedrali’ni
gezdik. Ara sokaklarda kaybola kaybola, yoruldukça gözümüze kestirdiğimiz bir kafede
bir şeyler yiyip içerek gönlümüze göre dolandık.
Belgrad’ın
simgelerinden Hotel Moskva Belgrad’ın pastanesinin gelmeden çok methini
duymuştum ki gerçekten pastalar görsel bir şölen sunuyor ama iç ortamının bize
biraz klasik ve kasvetli gelmesinden sebep, hemen 50m ilerisindeki Aviator
Coffee Explorer’ı tercih ettik ve çok memnun kaldık, tavsiye ederim.
Sokak
ve caddelerde Vandalizm örnekleri çok fazla, binalar eski ve köhne… Şehrin
genelinde savaşın izlerini hissetmemek mümkün değil… İnsanları son derece
sevecen, sıcakkanlı ve güler yüzlü. Halk genel olarak yeme içmeyi ve eğlenmeyi
seviyor. Bu arada dikkatimizi çekenler;
çay ya da kahvenin yanında su getiriyorlar, çayın yanında şeker yerine
bal getiriyor ki ballarını biz çok beğendik hatta bizdeki gibi sokak
standlarında satan yerel satıcılardan birinden bir kavanoz aldık. Yemeklerde
kuver ekliyorlar, ekmek istiyorsan cüzi miktarda ücret alıyorlar ama değer,
ekmekleri çok lezzetli.
PAZARSKI |
Şehirden
ayrılmadan son yemeğimizi de, yine Knez Mihailova’nın(yazdıklarımdan da
anlaşıldığı üzere, Karışık ve büyük bir yer değil, genelde her yer Knez
Mihailova Caddesi’nin etrafında yer alıyor) paralelinde yer alan Balkan
Restoranı Manufaktura’da yedik. Dün akşam yiyemediğimiz meşhur “cevapi”
kebabını ve ünlü mezeleri “ajvar”ı burada deneme fırsatı bulduk. “Cevapi” adı
altında birkaç çeşit kebap vardı, “fark nedir?” diye sorduğumuzda “cevapi”nin dana
ve domuz eti karıştırılarak, “pazarski”nin ise sadece dana etinden yapıldığını
öğrenmiş olduk ve tercihimizi “pazarski”den yana kullandık. Mezelerinden “ajvar”ın
muhteviyatı kırmızıbiber ve patlıcan, içine eklenen sarımsak ve baharatlarla
gerçekten çok lezzetli bir meze. Manufaktura ve havalimanındaki duty free dâhil
hemen her yerde bulabilirsiniz.
TREN İSTASYONU |
Havalimanına
taksi ile ya da havalimanından şehre inilen A1 nolu otobüs ile gidebilirsiniz.
Otobüsün üç ayrı durağı var, bunlardan size yakın ve uygun olan birinden(biz
tren istasyonunun hemen önünde bulunan duraktan bindik, saat başları dâhil 20
dakikada bir otobüs var) binerek 20-30 dakika içerisinde havalimanına ulaşabilirsiniz.
Şehre inerken de havalimanına giderken de otobüsü kullandık, son derece rahattı
ve fazla kalabalık değildi, fiyat yine aynı 300 RSD.
Daha
öncede belirttiğim gibi havalimanı oldukça küçük ama yeme içme yerleri, duty
free derken zaman geçiyor. Bu arada bir not daha, duty free fiyatları bizimkine
göre biraz daha yüksek geldi bana, siz de bir bakarsınız.
Sonuç
olarak, gittik, gördük, gezdik, yedik, içtik, eğlendik, bedenen yorulsak da
ruhen dinlendik… Evet Beldrad’a çok bayılmadık ama hafta sonu bir gecelik bir
kaçamak için, lezzetli Balkan yemeklerinden yemek ve gece eğlenmek için son derece
keyifli bir alternatif.
Bir
sonraki seyahate kadar hoş kalın…
Selin
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder