Günübirlik
Stockholm….
Hiiiç
aklımda yokken eşimin teklifiyle bir gecelik İsveç’in başkenti Stockholm
yatısına ben de gittim. Önce Uraz’ı da götürmeyi düşündüysem de Paris’deki
ateşten sonra daha yeni toparlamışken bir gece için o kadar uzun yola
götürmemeye karar verdim. Ablamızla birlikte sağ olsun babaanne de bizde kaldı.
Hızlıca
bir Stockholm araştırmasından sonra hazırdık. Elbette birçok yere gitmeye
zamanımız yetmedi ama en azından az ve öz bir seyahat oldu.
Stockholm’e
saat 22:00’de vardık, otelimiz de havalimanında olduğundan valizimizi odamıza
bırakıp hem hızlıca bir şeyler atıştırdık hem de yarın sabah şehre inmek için
Arlanda Express’ten (https://www.arlandaexpress.com/fares.aspx)
biletlerimizi aldık. Toplu taşıma ile şehre inmenin 4 yolu var; (kendimce
belirlediğim basit SEK hesabını yazımın sonunda bulabilirsiniz)
·
Taksi: En hızlısı elbette taksi ama çok
gereksiz pahalı (400 SEK civarında),
·
Arlanda Express: Terminal 5’te yer alan Arlanda
Express’te tek yön 280 SEK, gidiş-dönüş 540 SEK, 8-25 yaş arası 150 SEK, 0-8
yaş ücretsiz. Ancak perşembe-pazar, tatil günleri ve 22 Haziran-27 Ağustos
tarihleri arasında her gün tek yön “2 kişi 350 SEK, 3 kişi 450 SEK, 4 kişi 550
SEK” şeklinde bir kampanyaları var. Biz perşembe orada olduğumuz için bu
kampanyadan yararlanarak 2 kişi gidiş-dönüş 700 SEK yani 280 TL ödedik.
Seyahatimiz 20 dakika sürdü.
·
Normal Tren: Arlanda Havalimanı’nda Sky City’de
yer alan Arlanda Central Station’den kalkan normal trende ise kişi başı 150 SEK,
seyahat süresi de 40 dakika.
·
Otobüs:
Havalimanı’nın hemen önünden hareket eden Flygbussarna Airport Coaches’larda
da kişi başı 99 SEK olup, 55 dakika sürüyor.
Biz
hem zamanımız az olduğu hem de perşembe gününe denk geldiğimiz için (Arlanda
Express gidiş-dönüş 350 SEK, normal tren gidiş-geliş 300 SEK) 50 SEK yani 20 TL
fazla vererek Arlanda Express ile 20 dakikada şehre indik. Trenler çok rahat ve
konforlu, wifi bulunuyor.
Bu
arada, bir günümüz olduğu için Stockholm kart almadık, tabana kuvvet yaptık.
İyi ki de öyle yapmışız çünkü bizim gezdiğimiz Norrmalm, Östermalm, Gamla Stan
ve Södermalm Bölgeleri arasında çok rahatlıkla yürünebiliyor. Hava biraz soğuk
olmasına karşın şansımıza güneşli ve açık olunca hiç sıkıntı yaşamadık.
Şehre
indiğimize göre artık gezmeye başlayalım mıııı? Trenden Norrmalm’da indikten
sonra doğru eski şehir olarak geçen, arnavut kaldırımları ve dar sokaklarıyla ünlü
Gamla Stan’a gittik. Saat (08:45) biraz erken olduğu için herhalde yollar boştu
ve birçok mağaza(özellikle turistik eşya satan) henüz açılmamıştır. Mağazaların
açılış saatleri 10:00 ila 11:00 arasında değişiyor. Burada Storkyrkan Katedrali
ve Nobel Müzesi ile Nobel Müzesi’nin hemen arkasında bulunan Stortorget
Meydanı’nı ve etrafındaki dar sokakları dolandık. Zaman kısıtlı olduğu için
müzelere girmedik. Bir süre tarih kokan sokaklarda kaybolup, güzel fotoğraflar
çektikten sonra Södermalm’a doğru ilerledik.
Södermalm’daki
rotamız Götgatan Caddesi ve etrafı olsa da asıl hedefimiz meşhur İsveç kahvesi
içmek için gelmeden methini çok duyduğumuz Drop Coffee Roasters veya
Johan&Nyström’a gitmekti. Geldiğimiz yön nedeniyle önce Drop Coffee’yi
bulsak da bize çok soğuk ve sevimsiz geldiği için oturmadık. Buna karşın, hemen
100 metre ilerisinde yer alan ve Drop Coffee’nin aksine son derece sevimli ve
tarz olan Johan&Nyström’de, bir de dışarıda güneş gören masa bulunca
şa-ha-ne oldu. İsveç’in meşhur tarçınlı çöreği ile taçlandırdığımız
kahvelerimizle yaklaşık 45 dakika keyif yaptık. Yani o andan sonra başka bir
şey yapmayıp otele dönmek zorunda olsaydık da,
sırf bunun için bile İsveç’e gelmeye değerdi. İnanılmaz keyif aldık. Mutlaka
ama mutlaka gidin, ama Drop Coffee’ye uğrayıp vakit kaybetmeyin. (2 kahve ve bir tarçınlı çörek yaklaşık 45-50 TL)
Kahve
keyfinden sonra dinlenmiş olarak bu sefer de Södermalm sokaklarında kaybola
kaybola gezdik. Yine gelmeden methini çok duyduğum Coctail ve Grandpa
mağazalarını bulup uğradık ancak alacak hiçbir şey olmamasına karşın bu kadar
pahalı olması da bana çok anlamsız geldi.
Artık
yavaş yavaş acıkmaya başladık ve son durağımız olan Östermalm’daki food hall
tarzındaki Saluhall’a gitmek üzere tekrar Gamla Stan’a yöneldik.
Gamla
Stan’da yol üzerinde, “Kızkıza Amsterdam” yazımda bahsettiğim “Flying Tiger”
mağazasının hemen yanında bulunan, ev gereçleri satan “Lagerhaus” (https://www.lagerhaus.com/) mağazasını
şiddetle tavsiye ediyorum. Türkiye ile karşılaştırdığımızda bazı ürünler uygun,
bazıları pahalı ama genel olarak çok başarılı. Örnek vermemi isterseniz; bahar
aylarının gelmesiyle piknik örtüsü almaya niyetlenmiştim, malum hafta sonları
kır-bahçe aktivitesi Uraz’la rahat ve keyifli oluyor. Tchibo’da 89 TL’ye
beğenip almaya niyetlendiğim örtünün değişik desenini orada 99 SEK yani
yaklaşık 40 TL’ye bulunca bir de takım olsun diye piknik çantasını aldım. J
|
Gerçek Saluhall |
|
Geçici Saluhall |
Alışveriş
molasından sonra doğruca Saluhall’a gittik. Kırmızı tuğlalardan yapılmış binaya
yaklaşırken etrafının tadilat nedeniyle kapatılmış olduğunu görünce kısa süreli
bir hayal kırıklığı yaşadıysak da, hemen karşı tarafında geçici olarak yapılmış
yedeğini bulunca hazine bulmuş gibi sevindik. Öncelikle dolanıp taptaze ve
capcanlı duran somonlar ile kabuklu deniz ürünlerinin arasında gözümüzü
doyurduk, sonra da ne yiyeceğimize karar verip karnımızı doyurmak üzere
Melanders’e (http://melanders.se/) oturduk.
Izgara somon yanına patates salatası ve sebze olarak 2 ara sıcak(bunu menü
tarzı seçenekli yapmışlar), ortaya da acılı Jumbo karides ve mayonezli çim çim
karides salataları sipariş ettik. Hepsi çok çok lezzetliydi ama özellikle somon
gerçekten çok çok iyiydi. Yani “bu somonsa bizim Türkiye’de yediklerimiz ne?”
cümlesini kurdurtacak kadar iyiydi. Hesap olarak da hepsine Türkiye parasıyla
130 TL ödedik. Pahalı İsveç fiyatlarına göre çok da kötü sayılmaz .
Güzel
bir ziyafet sonrası artık dönme vakti gelmişti. Arlanda Express’e doğru
yürürken son bir İsveç kahvesi içerek keyfimizi tamamladık. (Espresso House şehirdeki
kahve zinciri, ama buradan içmek kısmet olmadı)
Günübirlik İsveç
seyahatimiz ile ilgili özet yapmam gerekirse;
-
Eğer
müze ziyaretleri olmayacak ise ana yerleri görmek için 1 gün yeterli. En
azından İskandinavya ülkesine ilk ziyaretimdi ve genel bir fikrim oldu.
-
Soğuk
ülkenin aksine insanları son derece sevecen ve güler yüzlü. Belki de Nisan
ayındaki Fransa seyahati sonrası Fransızlardan sonra bize öyle geldi.
-
Genel
olarak bina yapıları diğer Avrupa ülkeleri kadar tarihi olmasa da binaların
pastel renkleri birbiri ile çok uyumlu duruyor.
-
Yollar-sokaklar
çok temiz ve sakin.
-
Yeme
içme genel olarak diğer Avrupa ülkelerine göre pahalı.
-
Geniş
ve güzel olan “Birger Jarlsgatan Caddesi”nde ünlü markalar bulunuyor.
-
İsveç
Kron(SEK)’unu TL’ye çevirmeyi basitçe %40’ını alarak hesapladık. Yani 100 SEK
ise 40 TL gibi.
-
Hemen
hemen her yerde kredi kartı geçiyor, çok fazla nakit almaya gerek yok. Hatta
biz yanımızda Euro ile gittik, bozdurmadan geldik.
-
Stockholm
Pass’ın (https://www.stockholmpass.com/)
1-3-5 günlük farklı seçenekleri bulunuyor. Kartı toplu taşımada ve birçok
müzeye girişte kullanabiliyorsunuz. Sadece ulaşım için pahalı ama benim
gibi!!!! çok müze severseniz mantıklı olabilir.
-
Hemen
her şey gibi ulaşım da pahalı ama güzel haber, eğer pusetli iseniz otobüslere
orta kapıdan ücretsiz binebiliyorsunuz, en azından 1 kişi bedavaya geliyor.
-
Hava
şansımıza çok soğuk değil hatta güneşliydi ama esen yerle kuzeyde olduğunu net
hissediyorsun. Yani kış aylarında ciddi soğuk oluyordur gerçekten.
-
Benim
gibi ev gereçlerine çok meraklılar, belki de bu yüzden Stockholm’ü çok sevdim.
Şaka bir yana çok güzel ve değişik ürünler satan mağazalar var. Mesela;
·
Granit
(https://www.granit.com/se/)
: Götgatan caddesindeki bu mağazada özellikle cam, mermer, tahta ve tasarım
ürünler bulunuyor. Fiyatları çok ucuz değil.
·
Hemtex (https://www.hemtex.se/)
: Daha çok nevresim ve havlu ürünleri ağırlıklı olmak üzere, tabaktan peçeteye,
vazodan sepete çok farklı ve güzel aksesuarlar bulunuyor. Bazı ürünler uygun,
bazıları pahalı.
· Lagerhaus
(https://www.lagerhaus.com/) :
Kilimden piknik örtüsüne, çatal-bıçaktan banyo aksesuarlarına, avizeden vazoya
her türlü ürünü bulabilirsiniz. Bazı şeyler Türkiye’ye göre uygun.
-
Eğer zamanımız olsaydı “gidilmesi
gereken yerler” listemde bulunanlar;
· Djurgarden: Şehrin ortasında korunmuş ve
doğallığı bozulmamış yemyeşil bir ada. Adada, dünyanın
en eski açık hava müzesi olan “Skansen
Müzesi”nde bölge hayvanlarının doğal ortamlarında yaşadığı hayvanat bahçesi
ile açık havada sergilenen 19. yüzyıl kasabasının yansıtıldığı bir kültür parkı
bulunuyormuş. “Vasa Müzesi” de
dünyada ayakta duran tek 17. yüzyıl gemisi özelliğine sahipmiş. Bunların dışında
adada birçok müze ve akvaryum bulunuyormuş.
· Gröna Lund: Djurgarden adası üzerinde yer alan
büyük bir lunapark. Giriş için çeşitli bilet paketleri bulunuyormuş. Çocuklarla
eğlenceli bir alternatif olabilirmiş ancak 2015 yılında çıkan bir habere göre,
burada Eclipse olarak bilinen platformdan düşen bir kişi hayatını kaybetmiş. O
nedenle bana pek sıcak gelmedi.
· Junibacken: Vasa Müzesi’nin arkasında yer alan tema
park ile ilgili Story Train’in ve Lady Pipi'nin Villası’nın iyi olduğunu
duydum. Bunun dışında çocuklar için sıradan bir macera oyun alanıymış ve oldukça
pahalıymış.
·
Stockholm
Kraliyet Sarayı
·
Drottningholm
Sarayı
·
Nobel
Müzesi
·
Storkyrkan
(Büyük Kilise-Stockholm Katedrali)
·
Katarinahissen
(Katarina Asansörü)